Hukuk Okumaya Dair
- Kübra
- 10 Tem 2017
- 6 dakikada okunur
Nedir Hukuk Okumak?
Üçüncü sınıfı bitirmek üzere olan bir hukukçu adayıyım. Bu nedenle bu yazıda ele alacaklarım henüz öğrencilik aşamasına ilişkin olacak. Yine de yazmakta fayda görüyorum. Yazımı başlıklara bölerek ele alacağım okumayı sevmeyen arkadaşlarım zaten şimdiden hukuktan vazgeçsin. Keyifle sohbet ediyormuşuz gibi düşünün çayınızı da alın yanınıza.
Güzel bir ortaokul ve lise hayatı geçirip anaokulunu da katarsak ortalama 13 yıl boyunca eğitim sisteminin verdiği onca bilgiyi kalıcı hafızaya aktarmayı başaranlar hukuku kazanacak değil mi? Elbette, tıp ve mühendislik gibi yine gözde bölümler var. Ama bizim konumuz şimdilik hukukla sınırlı kalsın. İşte bu seçilmiş, her biri anne babasının gözünde gurur kaynağı olan yavrulara sorduğunuzda onlardan hukuk istiyorum cevabını alıyorsunuz. Hukuk istiyorumdan önce cevaplandırmamız gereken inanılmaz çok soru var: Neden hukuk, bu meslekte kendimi ifade edebilecek miyim, zorluğu hakkında ne kadar bilgim var, savcı/hakim/avukat ya da her neyse olmak istiyorum ama bu meslekler ne iş yapar... Bu şekilde artan sorulara cevap vermeden öz kişiliğinizin ve meslek kişiliğinin analizini yapıp kendiniz üzerinde bunun eşleştirmesini yapmadan sadece hukuk değil işletme, tıp, şehir bölge planlama dahi seçmeyin. Neden? Biliyorum para kaygınız maalesef ki meslek tercihinizi etkileyen en büyük faktör. Ama bu kaygı bile seçtiğiniz meslek için yeterli puanı almanızı sağlamıyor. Puanı alsanız da hukuk tacir avukat, savcı kafasıyla yürümez. Yine birinci sınıfta Beşir Hoca “Hukuk teknisyeni çok, hukuk mühendisi olun.” diyerek bize neredeyse iki hafta öğüt vermişti -ki en sevdiğim sözlerdendir. Bir de kim anlattı hatırlamıyorum, bir tıpçı işini kötü yaptığı zaman masadaki hastayı kaybeder ama hukukçu toplumu katledebilir, tarzında güzel bir kıssadan hisse duymuştum. Hukuk para için, mevki için gerçekten okunmaz. Okunsa bile adam olamamışsın derler adama. Giyilen cübbelerin bir anlamı vardır. Düğme yoktur mesela, cep de yoktur. Yani yargı kimseden emir almaz, bağımsızdır ve kimsenin önünde de düğme iliklenmez. Amaç cep doldurmak değildir. Para kazanmak araç olmalıdır ki yargıya güven artsın. Yani matematik, Türkçe yeteneklerinden çok kişinin ahlakı, liyakati, adalet inancı ve disiplini önem taşır. Yoksa siz de komik kararlar veren ve hukukun yüz karası olan hâkimler olur, iddia ne bilmeden savcılık yapmaya çalışan savcılar olur ve toplumun yalancı diye betimlediği avukatlar olursunuz. Dava satar hukuk okudum ben diye maval okursunuz. Her şeyden öte size gelen insanların dertleri olmasa size gelmeyeceğini, tabiri caizse sadece mesleğinizi yapan biri olduğunuzu unutmayın. Meslek etiği denen bir kavram var. Siz kötü olursanız hukuk da kötü olur. Kendinizi ilah yerine koymayın. Sonuçta herkes ölecek ve ilahi adalet diye de bir şey var. Tamam, ben espri yapamıyorum.
Gelelim hukuk kazanmış olma aşamama
Bu kısımda örnek olarak kendimden bahsetmem gerek sanırım. Çünkü insan örnekler arıyor kendine. En gerçekçi yanı bu olacaktır. Ben öyle inanılmaz parlak bir öğrenci değildim. Sadece hedefimi sağlam koyduğuma ve bu hedefi de sağlamlaştırdığıma inanan biriyim. Diyorum ya hedefinizi içselleştirin, kendinizi tanıyın. İstemesek de üniversite sınavı bizim hayatımızın resminin taslağını çizecek bir aşamadır.
Sayısal okuyacağımı düşünen bir çevrem vardı. Ama ben daha dokuzuncu sınıfta anlamıştım fizik, kimya ya da biyolojiye ilgim yoktu. Nasıl mı anladım? İlkokulda fen dersinde çok zorlanırdım. Lisede ise fizik dersinde hocaya bir formülü henüz anlatmadığını iddia ettim. O da yanıma gelip hızla defterimi karıştırıp -ki yaprak sesleri hala aklımdadır- anlattığı formülün üstüne vura vura “Bu ne?” demişti. İçimden “A, evet o!” desem de onu yazdığımı bile hatırlamıyordum. Hayalperest olmayın yaşamınızla ilgili konularda karar verirken sevmediğiniz şeylere hayır demeyi bilin. O yaz ne yapacağım diye düşündüm ve alan seçimimi TM'den yaptım. Açıkçası ben hukuku hiç düşünmemiştim. Muhasebeci, mali müşavir falan olurum kafasındaydım. Alan seçimi yapacağım gün hukukla amcam sayesinde tanıştım. Bana “Sen neden hukuk okumuyorsun ki?” diye sordu. “O da nesiydi?” diyerek şaşırmama neden olmuştu ve her masum öğrenci gibi “Savcı olacağım ulen ben!” hayaliyle yola çıktım. Hatta internetten deli gibi araştırma yapmıştım. Şuan sizin de bu yazıyla bir şeyler öğrenmeye çalışmanız gibi. Devam edeyim, YGS'de bundan 3 sene öncesine kadar hukuk, henüz TM2 den alıyordu. O zamanlar yetmiş bindeydim. Matematiğim çok iyi olmamakla birlikte bu iyi olmamayı düzenli ders çalışmamaya bağlıyorum. LYS'de yirmi beş bine çekmiş biriyim. Hatta öğretmenim YGS sonucumu duyduğunda bana, sen hukuktan vazgeç, demişti. Yani motivasyon her zaman olumlu olmaz. Olumsuz şeyler de sizi hırslandırabilir. Hepsini yazmayacağım ama siz de hayatınıza bakıp bunlara ağlamak yerine güç toplayın. Bunlardan dolayı onlara da kızmayın inanın size çok yardımcı oluyorlar. Neyse ki yine onuncu sınıfta matematik öğretmenimin bana okul birinciliğine oyna kontenjan farkıyla daha iyi yerlere girersin demesiyle okul birincisi olmak için gecemi gündüzüme katarken günler geçiverdi. Bu güzel öneriyi de hatta Aşiyan Tepesi’nde Tevfik Fikret’in evini ziyarete gittiğimizde bana söylemişti. Ben o bunları söylemeden hemen önceyse “Ya böyle manzaralı evim olsa ben de şair olurdum.” kafasındaydım. Sonuç olarak okul birincisi oldum.
Hukuk kazandıktan sonrası
Tercihleri yaptık ve bir süre sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandığımı öğrendim. O an her yerden spot ışıkları üzerinize düşüyor gibi hissediyorsunuz ama bu o kadar kısa sürüyor ki. Bir de akrabaların geyikleri ve inanılmaz tuhaflıklarıyla karşılaşacaksınız: Yalancı mı olacaksın, sen şimdi kalem kırarsın, adliyede iyi dayak yersin… İnanın bunları yazarken parmaklarım felç oluyor. Gelelim bu heyecanın neden kısa sürdüğüne: başka bir şehirdeyse okulunuz bunu düşünmeye başlıyorsunuz. Sonra “Ee bundan sonra ne olacak, hani bu nirvanaydı?” diyorsunuz ama bekleyin, aslında çıktığınız tepeciğin SİZE SADECE AYAK UCU MANZARANIZI GÖSTERDİĞİNİ ANLAMANIZA SADECE KÜÇÜK BİR YAZ TATİLİ KALMIŞ OLACAK. Hani böyle bambaşka hissediyorsunuz, hukuk kazandım ben nidaları nöronlarınız arasında inanılmaz bağlar kuruyor. Sakin karşılayın, kazanma heyecanını yaşayın ama egonuza teslim olmayın. Kayıt yaptıracak ve bir anda kendinizi aile içinde mükemmel hukukçu kızım/oğlum olarak bulduğunuz o yerden bir sürü hukukçu kızım/oğlumun içinde sıradan biri olarak bulacaksınız. İlk dersteki heyecanımı anlatamam. Ama kendimi ortalama 200 kişilik bir sınıfta küçük bir balık gibi hissediyordum orası da kesindi. Tabi ben hala savcı olacağım hayaliyleyim. Hatta bir yerde okumuştum “Birinci sınıfta hâkim/savcı, ikide avukat, üçüncü sınıfta ‘illa olur bir şey’, dördüncü sınıftaysa ‘inşallah mezun olurum’ derken kendinizi buluyorsunuz.” diyordu. Ki ben de öyle oldum galiba. Olmayan arkadaşlarım da var tabi. Buradan seslenmek istediğim size sayın savcım, hâkimim diyecek bir zümre bulamayacaksınız öyle kolay kolay. Hatta bunu istemeyeceksiniz bile. Eğer özgürlüğünüz ağır basıyorsa eminim istemeyeceksiniz. Maalesef ki derste öğrendiğiniz ve tanımı bile yapılamayan adalet, hak, hukuk kavramlarını henüz hukuk sisteminin içindeki beyinler sindirebilmiş değil ve torpil denen bir gri alan var ve iyileri yuttuğu kesinlikle oluyor. Düşünsenize, hak yiyerek işe başlayan hukuk neferleri. Aferin size ne büyük gurursunuz.
Evet, birinci sınıfta hukukun ne olduğunu anlamaya çalışacak, ikinci sınıfta biraz daha içine girecek ve üçte biraz daha sorunlara cevap verirken bulacaksınız kendinizi. Ama mesleğin teori kısmı okyanus gibi hayatınızın her alanının bir hukuk dalının içine girdiğini gördüğünüzde inanın gözünüz korkacak. Bu yüzden bir zaman sonra uzmanlaşacak bir iki alan belirleme telaşınız olacak. Hele bu telaş mezun olmaya yakın artacak da. Çevrenizdekilere eşya hukuku sınavım var dediğinizde kimse o sınavın nasıl bir vurgun yaptığını bilmeyecek. Size eşyanın da mı hukuku varmış diyecekler. Size kanun mu ezberliyorsunuz diyenin ağzına kanunla vurasınız gelecek :) Hani YGS/LYS'de çok fazla konu var diyorsunuz ya eğer hukuk okumak istiyorsanız öncelikle bunu söylemekten vazgeçeceksiniz. Başka bölümlerden arkadaşlarınız yirmi sayfalık nottan çalışırken siz özeti bile yüz elli sayfayı geçen kitapların notlarını bir gecede bile çalışacak hale geleceksiniz. Sonra elli alınca olmadığını anlayacaksınız ya neyse bu kısım aramızda. Kahve sevmeyenler bile kahve içmek zorunda kalacak. “İsticvap, ıslah, iştirak, mümeyyiz, ah de vefa, de facto…” diye giden hatta makro mikro arz talep dengesi efektif faize varan geniş bir kelime hazneniz olacak. Hukukçu olmak sadece tek bir alanla sınırlı değil bilişim hukuku, bankacılık hukuku, ticaret hukuku, inşaat hukuku, tıp hukuku diyorsanız o alana vakıf olacaksınız az buz. Sonrasında herkes üçüncü sayfa haberlerine “İdam, idam!” diye bağırırken siz şüpheden sanık yararlanır, cezaların adilliği, cezaların toplumsal yönü diyerek objektif bir bakış açısıyla kanunu uygulamaya çalışacak ve kanunun size çizdiği sınırları aşamayacak olmanızın verdiği acıyı bazen delil olmadığında, ispat yetersiz kaldığında acı acı yaşayacaksınız. Buna bizzat şahit oldum: Hâkim “Sizin suçu işlediğinize adım gibi eminim ama ortada bunu kanıtlayacak delil yok.” dedi. Takdir yetkiniz her alanda olmayacak, yine kanunlarla sınırlı olacak. Bir zaman sonra gazete başlıklarında hukuki konularda yapılan bariz yanlışlıklar sizi rahatsız edecek. Hâkim tecavüzcüyü serbest bıraktı haberinin nasıl bir yanlış anlaşılmaya neden olduğunu anlayacaksınız. Her Müge Anlı bölümünün aslında bir ceza hukuku pratiği olduğunu ve bakkalla yaptığınız ekmek alışverişinin de sözleşme olduğunu bileceksiniz. İnanılmaz hayatın içinde olan bir bölümü hedefiniz haline getirdiğinizi anlatmam herhalde bu yazının sonunun gelmesine engel olacaktır ve size her yerden soru gelecek ve çoğunu cevaplayamayacaksınız. Korkmayın, hukuk tecrübeyle sabit olan bir bölümdür. Hukuki sorun size gelir, araştırmanızı yapar ona göre illaki bir cevap bulursunuz.
Meslekî hayatta zorlukları elbette mevcut. İnanılmaz paralar kazanmayı hedef ediniyorsanız şuan biraz safsınız. Neden mi? Özel üniversitelerden tutun da devlet üniversitelerine, her yıl havuza yeni hukukçular ekleniyor. Kalabalık arttıkça kalite düşüyor, rekabet başlıyor. İyi olmak için mezun olmak yetmiyor. Artık herkes dört yıllık fakülte bitirmiş oluyor, sizin kendinizi harap etiğiniz o yere kişi parasıyla geliyor, buna belki alınanlar olacaktır ama üzgünüm ve bu niteliksiz mezun çokluğu içerisinde iyi bir mezun olmanız gerekecek. “Ben hukuk okuyorum dil bilmeme gerek yok.” derseniz yamulursunuz. İkincisi okumayı, araştırmayı sevmiyorsanız bu meslekte işiniz yok. İletişim gücünüzü, hitabetinizi her zaman geliştirmelisiniz. Her sabah Resmi Gazete okumayı alışkanlık haline getirmiş avukatlar olacaksınız. Kısa bir zamanda mevzuatın değişmesiyle eski bilgilerinizin yerini yenisiyle doldurmanız gerekebilir. Yani kütüphane, kitap ve sürekli çalışma hayatınızın bir parçası olacak.
Yine güzel laflardan biri: Ha hukuk ha başka bir şey eğer sevdiğin mesleği yapmıyorsan her sabah işe küfrederek gidersin. Mutsuz bireylerden biri de sen olursun. Ya da sevdiğin işi yapar onca zorluğa rağmen mutlu olur yeri gelir bir kabuk ekmekle karnını doyurursun. Lütfen tercih yaparken bunu hep düşünün. Zorluklar karşısında elbette mücadele edeceğiz. Gerisini siz de biliyorsunuz
Kommentare